Bolu Sülüklügöl
              İstanbul'a üç saat uzaklıkta bulunan tabiat harikası bir kamp
              alanı olan Sülüklügöl, görülmesi gereken harika bir kamp alanıdır.
              Kalan son 5 Km'si çukurlardan, taşlı yollardan oluşsa da
              gittiğiniz yola çektiğiniz eziyete değiyor. Sülüklügöl yoluna
              girdiğiniz andan itibaren sanki boyut değiştiriyormuşsunuz gibi
              bir anda kuş sesleri karşılıyor sizi. Kamp alanına giriş
              yaptığınız andan itibaren temiz bir hava sizleri bekliyor oluyor
              her zaman. Çadırı kuracağınız yeri seçerken gözünüze illa ki o tüm
              muhteşemliği ile Sülüklügöl gözünüze takılıyor. Gölün rengi,
              "Gökyüzünün mavisi mi yoksa ormanın yeşili mi ?" kararsızlığından
              doğan bir sentez gibi... Sülüklügöl'e giriş yaptıktan sonra
              çadırlarımızı kurduk ve görev dağılımından sonra odun toplamaya
              koyulmuştum. Havanın kararmasına belki bir saat var. " Bu odun yaş
              , o odun çok kuru " diye diye koca ormanda odun toplarken çok
              seçmece davranmıştım. Elimde taşıyabileceğimden fazla odun
              olduğunu fark ettiğimde geri dönme kararı almıştım. Arkama dönüp
              baktığımda, nereden geçtiğime dair en ufak bir iz yoktu ve hava
              neredeyse tamamen kararmıştı. Ellerimdeki odunlarla kendi
              etrafımda, dümeni kilitlenmiş bir tekne gibi dönüyordum. Nerede
              olduğumu anlamadıkça iyice panik olmuştum. Arkadaşlarıma seslendim
              ama beni duyan yoktu, o an anladım ki çok fazla uzaklaşmıştım.
              Aklımdan geçenleri kontrol edemiyordum;
              
              
                - * Önce barınak mı bulmalıyım? 
 
                - * Önce yemek mi bulmalıyım?
 
                - * Çakmak yok ateş nasıl yakacağım ?
 
            
          
          
              Sorularıyla boğuşurken iyice kontrolü kaybettiğimi fark ettim.
              Kendimi nefes kontrolüyle sakinleştirdim, elimdekileri bıraktım ve
              bağdaş kurup yere oturdum. Aklıma gölün etrafında koşuşturan
              çocuklar geldi ve seslerini duymaya odaklandım. Ses tek bir yönden
              geliyordu. Peşinden, oradaki mangalcılar aklıma geldi ve kokuya
              odaklandım. Kalp atışlarımın bedenimdeki ekosunu bastırdıkan
              sonra- Şansıma rüzgar bana doğru esiyordu-, sesi ve kokuyu tek bir
              noktada birleştirdim ve o yöne doğru ilerledim. 15 Dakikalık panik
              ve umut dolu yürüyüşün ardından içgüdülerim beni doğru yere
              götürmüştü. Odunlar mı ? Onlar asla bırakmadım.
              
Orman kampı düşünenlere tavsiyeler:
- * Hangi yöne gidecekseniz arkadaşlarınıza bilgi verin.
 
- * "Ormanda düz ilerlerim, arkamı dönüp ilerlersem başlangıç noktasına varırım" diye düşünmeyin.
 
- * Suyunuzu ve çakmağınızı yanınızdan ayırmayın.
 
- * Etrafınızda belirli izler bırakın.